21 Nisan 2008

Ş.E.

Yıldırım Türker'in yazısında bahsedilen, hasır altı edilmiş tecavüz olayı:


1993-94 yıllarında üç kez gözaltına alınan Ş.E.'ye tecavüz etmekten sanık 405 askerin yargılanmasına başlandı. Mahkeme, avukatlar Keskin ve Karakaş'ın Alman makamlarından aldıkları vekaletnameleri geçerli saymadı. Duruşma 5 Kasım'a ertelendi. BİA Haber Merkezi
10/10/2003
BİA (Mardin)
- Mardin’in Derik ilçesinde, 1993-94 yıllarında üç kez gözaltına alınan ŞE’ye tecavüz ettikleri iddiasıyla haklarında dava açılan 64’ü rütbeli 405 askerin yargılanmasına bugün başlandı.

Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ilk duruşmasına Almanya’ya iltica etmiş bulunan ŞE ve sanık askerler katılmadı.
Yetki belgeleri kabul edilmedi
ŞE’nin vekalet verdiği avukatlardan Fatma Karakaş, hava muhalefeti nedeniyle Mardin’e gidemediğinden; Eren Keskin ise Almanya’da olduğundan duruşmada hazır bulunamadı.

Mahkeme, Alman makamlarından Karakaş ve Keskin adına çıkartılmış vekaletin Türkçe’ye çevrilmesini istedi. Karakaş ve Keskin’in yetki verdiği avukatlar Gülay Koca, Ayla Akat, Meral Danış, Reyhan Yalçındağ ve Aygül Demirtaş’ın yetkisini de “vekaletlerin Türkçe’ye çevrilmeden geçerli sayılamayacağı” gerekçesiyle kabul etmedi.

Mahkeme, ŞE’nin hastane raporları ile eksik belgelerin tamamlanması için duruşmayı 5 Kasım’a erteledi.
15’er yıl hapis isteniyor
İddianamede, olay tarihinde Derik Çayönü ile Mazıdağı Gonarköy Jandarma Karakollarında görev yapan kişiler hakkında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 416, 417 ve 243. maddeleri uyarınca 15’er yıl hapis cezası isteniyor.
Karakaş: Eksikler ileride tamamlanabilir
Gözaltında Tecavüz ve Tacize Karşı Hukuki Yardım Projesi'nin öncülerinden avukat Fatma Karakaş; davanın mahkemenin geçerli saymadığı vekaletler aracılığıyla, Keskin ve kendisinin başvurusu üzerine açıldığını hatırlattı.

Karakaş, mahkemenin yetki belgelerini kabul etmemesine anlam veremediğini, ancak eksikliklerin gelecek duruşmaya kadar tamamlanabileceğini belirtti.
Keskin: Davayı sürümcemede bırakmanın bir yolu
Avukat Eren keskin ise, vekaletlerin hukuka uygun olduğunu vurguladı; erteleme kararını “davayı sürüncemede bırakmanın bir yolu” olarak nitelendirdi.

“Vekaletler geçersiz olsaydı, suç duyurumuz kabul edilmezdi, soruşturma başlamazdı” diyen Keskin, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Mahkemenin bu girişimi sonuçsuz kalacak. Çünkü, bugünkü gelişmelerin hukuken hiçbir anlamı yok. Dosyanın eksiklerini önümüzdeki duruşmaya kadar tamamlayacağız” dedi.
Davanın geçmişi
1993 ve 1994 yıllarında üç kez gayri resmi olarak gözaltına alındığını ve her defasında işkence ve tecavüze maruz kaldığını iddia eden Ş.E. ile ilgili dava, başvurudan beş yıl sonra açılabildi.

1972 doğumlu Ş.E. yaşadıklarını ilk kez 1998'de, tehditler yüzünden kaçmak zorunda kaldığı Almanya'da, “Kadına Yönelik, Devlet Kaynaklı Cinsel Şiddet” konulu bir panelde dile getirdi.

Ş.E., panelin konuşmacısı, “Gözaltında Tecavüze Hukuki Destek Projesi” avukatı Eren Keskin’e yaşadıklarını anlattı ve vekalet verdi.

Keskin, 14 Ekim 1998'de, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı'na tecavüz ve işkence iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Dilekçede, "Her gözaltısında da işkence gören müvekkilimiz, ağır işkencelerden geçirilmiş, ilkinde sopa ve elle, daha sonra da vajinal yoldan olmak üzere defalarca tecavüze uğramıştır. Müvekkilimiz, her gözaltından sonra savcılığa çıkarılmadan serbest bırakılmış ve ölümle tehdit edilmiştir" denildi.

Suç duyurusu reddedilince avukatlar Eren Keskin ve Fatma Karakaş, bir üst mahkeme olan Mazıdağı Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurarak takipsizlik kararına itiraz etti.
Tedaviye ilişkin raporlar
Avukatlar itiraz dilekçesine, Ş.E.'nin Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İzmir Temsilciliği Tedavi Merkezi ile Uluslararası Berlin İşkence Rehabilitasyon Merkezi'nde gördüğü tedaviye ilişkin raporları da ekledi.

Söz konusu kurumların hazırladığı ve Ş.E.'nin işkence ve tecavüz öyküsüyle uyumlu travmalar yaşadığı belirtilen raporları dikkate alan Mazıdağı Ağır Ceza Mahkemesi de, 10 Şubat 1999'da itirazı kabul edip dava açılmasına karar verdi.

Bunun üzerine Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı'nca başlatılan soruşturma sonunda, 405 asker hakkında TCK'nın tecavüz ve işkence suçlarını düzenleyen 416. ve 243. maddeleri uyarınca dava açıldı.

Savcı Yeşim Doğan Kar’ın hazırladığı iddianamede, Ş.E.'nin ilk olarak Kasım 1993'te Çayköyü'nde gözaltına alındığı belirtilerek, "Gözaltı esnasında Ş.E. çırılçıplak soyulmuş, falakaya yatırılmış, elektrik şokuna maruz bırakılmış, bir araba tekerleğinin içine geçirilerek yuvarlanmış, ölümle tehdit edilmiş, yedi günlük gözaltı boyunca gözleri bağlı iken göremediği kişilerce sopa ve elle olmak üzere iki kez tecavüze uğramış ve savcılığa çıkarılmadan serbest bırakılmıştır" denildi.

Devamında diğer gözaltılardan bahsedilen iddianame şöyle devam etti:

"İkinci kez 1994 Mart ayında gözaltına alınan ve iki hafta tutulan Ş.E., yoğun işkencelere maruz bırakılmış, yine gözleri bağlı iken çırılçıplak soyulmuş ve güvenlik kuvvetlerince vajinal yoldan tecavüze uğramış, bu nedenle kanama geçirdiği için hastaneye kaldırılmıştır. Ş.E., 1994 Eylülü'nde de Konur Köyü yakınındaki tarlada çalışırken, operasyon yapan askeri birliklerce gözaltına alınmış, dövülüp işkence görmüş ve götürüldüğü boş bir evde önce bir subay, ardından da iki ya da üç er tarafından tecavüz edildiğini anlatmıştır."
Tanık: Duymuştum
İddianamede, Derik İlçe Jandarma Karakolu ile Mardin İl Jandarma Alay Komutanlığı'nın söz konusu tarihlerde Ş.E. isimli bir kişinin kaydı olmadığına dair yazı gönderdiği ve Mardin'deki sağlık kurumlarında da kişinin kaydına rastlanılmadığı belirtildi.

İfadesi alınan üç sanıktan biri olan Murat Karataş'ın, kendisinden önceki devrelerinden olayı duyduğunu söylediği belirtilen iddianamede, Mehmet Yurdakul'un da Ş.E.'nin yakalanması operasyonuna katıldığını, ancak sorgusunda bulunmadığını anlattığı yazıldıktan sonra, 405 sanığın her birinin eylemlerine uyan suç maddelerinden cezalandırılması istendi.
Mardin Ağır Ceza Mahkemesi, davanın açılmasından bir süre sonra, sanıkların güvenliğini gerekçe göstererek, dosyalardan birini Çorum/Sungurlu Ağır Ceza mahkemesine, birini de Çorum Ağır Ceza mahkemesine göndermiştir.

Sözkonusu dosya açısından en önemli konu ise, Yüzbaşı Musa Çitil’in benzer suçlamayla açılmış Şükran Aydın davasında da sanık olarak bulunmasıdır. ( Şükran Aydın davasında Türkiye Cumhuriyeti devleti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (AİHM) mahkûm edilmiştir. )

Tüm doktor raporları ve Musa Çitil’in bir başka dosyada da aynı nedenle sanık olduğu bilgileri mahkemeye sunulduğu halde, Mahkeme bu delilleri değerlendirmemiş ve sanıklar hakkında beraat kararı vermiştir.
Ş.E.'ye tecavüz ettikleri iddiasıyla yargılanan 341'i er 64'ü rütbeli toplam 405 asker, tüm belgelere rağmen delil yetersizliğinden beraat ettirildi. 2003'te Mardin Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan dava, 23 Şubat 2005'de güvenlik gerekçesiyle Çorum'a alındı. Dava daha sonra 'ırza geçme' ve 'kötü muamele' olarak iki dosyaya ayrıldı. Sungurlu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 'ırza geçme' davasından beraat çıktı.

Hiç yorum yok: