30 Temmuz 2013

'Kadınlarda Ruhsal Bozukluğun Daha Çok Görülme Nedeni Gördükleri Şiddet'

29 Temmuz 2013

ERCİYES Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Tayfun Turan, tüm dünyada kadınların erkeklerden daha çok ruhsal sorun yaşamasının nedeninin gördükleri şiddet olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Tayfun Turan, tüm dünya ülkelerinde kadınların erkeklere göre daha fazla şiddete maruz kaldıklarını belirtti. Bu nedenle kadınların ruhsal hastalıklarla karşı karşıya kalma risklerinin yüksek olduğunu ifade eden Prof. Dr. Turan, şiddet sona erse bile kadının psikolojisi üzerindeki izlerin silinmediğine dikkat çekti.

KADININ BENLİK DEĞERİ ZEDELENİYOR
Şiddet görmenin en uzun soluklu etkisinin kadının benlik değerinin zedelenmesi olduğunu vurgulayan Prof.Dr. Turan, “Bu da birçok önemli psikiyatrik durum ve hastalıklara zemin hazırlıyor. Kadınların yüzde 32’sinde depresyon ya da anksiyete bozukluğu oluşuyor. Eş şiddetinden sonra kadınların yüzde 84’ünde travma sonrası stres bozukluğu ortaya çıkıyor, alkol-madde- sigara kullanımı yaygınlaşıyor, ciddi intihar girişimleri ve sonucunda ölümler olabiliyor. Yani kolayca önlenebilecek bir sorunun sonuçları oldukça vahim gözüküyor” dedi.
GELİŞMİŞ ÜLKELERDE BİLE ŞİDDET ÜRKÜTÜCÜ BOYUTLARDA
Prof. Dr. Turan, ABD, İran ve Türkiye’deki şiddet istatistiklerine dair şu bilgileri verdi:
“ABD’de evli kadınların yüzde 25’i hayat boyu eşleri tarafından fiziksel şiddete maruz kalıyorlar. Bu ülkedeki kadınların yüzde 52’si bir fiziksel saldırıya, yüzde 36’sı cinsel saldırı ya da tecavüze uğruyor. Görüldüğü gibi ABD gibi gelişmiş bir ülkede bile rakamlar dikkat çekici ve ürkütücü boyutlarda. İran’da ise kadınların yüzde 59’u ev içi şiddetle karşı karşıya kalıyor. Ülkemize bakınca da aile içerisinde kadınların yüzde 34’ü fiziksel yüzde 53’ü sözel şiddete uğruyor.”
PSİKOLOJİK ŞİDDET DAHA YIPRATICI
Şiddet denilince yalnız fiziksel şiddetin anlaşılmaması gerektiğine dikkat çeken Turan, “Şiddet; fiziksel, sözel, cinsel, psikolojik-duygusal, ekonomik şiddet olarak sınıflandırılabilir. Kadının ‘başkalarının yanında küçük düşürülmesi (örneğin çocuklarının önünde), dolaylı ya da doğrudan tehdit edilmesi, arkadaşları ya da ailesiyle görüşmesine engel olunması’ ruhsal-duygusal şiddet türlerine örnektir ve fiziksel şiddetten daha yaygındır, belki de daha yıpratıcıdır. Aşağılayıcı sözler sarf edilmesi, lakap takma sözel şiddet türü içinde değerlendirilebilir. Hiç farkına varamadığımız bir şiddet türü de ekonomik olandır. Kadının elindeki parasının alınması ya da para verilmemesi, çalışmasına izin verilmemesi ilk akla gelen örnekler” diye konuştu.
KADIN KADININ KURDUDUR
Kadına yönelik şiddetin yalnızca ev ile sınırlı kalmadığını ifade eden Prof. Dr. Tayfun Turan, son yıllarda iş yerinde şiddetin boyutlarının da arttığını kaydetti. Şiddetin normalleştiğini dile getiren Turan, şunları söyledi: “Kadının saçı uzun aklı kısa, erkek döver de sever de gibi kadını şiddete açık hale getiren birçok atasözümüz, deyimimiz de var. Atalarımızın başka amaçlarla söylediklerini düşündüğüm bu sözler sonraları kadına şiddet algısının normalleşmesine neden olmuş gibi gözükmektedir. Sadece bunlar değil birçok TV dizisi de her türlü şiddetin normalleştirilmesine hizmet etmektedir. Bu, toplumun her kesiminde travmalara ve sonuçta ruhsal bozuklukların oluşmasına katkı sağlamaktadır. Ailelerin ve toplumun temel taşlarının yerinden oynamasına sebep olmaktadır.”
KADIN ŞİDDET GÖRSE DE EVİ TERK EDEMİYOR
Kadınların şiddet görmelerine rağmen, utanma, toplumdan izole edilme ve ekonomik kaygılar nedeniyle çoğu zaman evi terk edemediğini belirten Turan, “Öncelikle yapılması gereken toplumun şiddet algısındaki çarpıklıkların giderilmesi için ilgili kurumların birlikte hareket etmesinin sağlanmasıdır. Bence en önemlisi de bu algının değişmesine en çok katkı sağlayacak olan anne ve babaların bilinçlendirilmesidir. Şiddeti uygulayanı yetiştiren de annelerdir, önlenmesinde de annelere çok görev düştüğünü vurgulamam gerekir. Bu şekilde şiddetin yol açtığı psikiyatrik sorunlar, toplumsal çöküntüler, insan ve ekonomik kayıplar da azalacaktır” dedi.
SK(OE/AK)
DHA
haber3'ten

15 Yaşındaki Çocuk, 6 Yaşındaki Kuzenine Tecavüzden Tutuklandı

29 Temmuz 2013 

Ağrı merkeze bağlı Kavak Köyü'nde, dayısının kızı 6 yaşındaki E.A.'ya tecavüz etmekle suçlanan 15 yaşındaki İ.A., çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

Olay, 27 Temmuz günü Kavak Köyü'nde meydana geldi. İlköğretim 8'inci sınıf öğrencisi İ.A., dayısının kızı E.A.'yı alarak köy yakınlarında dere kenarına götürdü. İddiaya göre İ.A., burada küçük kızla ters lişiki kurarak tecavüz etti. Olay sonrası ağlayarak eve gelen küçük kız, durumu annesine anlattı. Jandarmaya giden aile İ.A.'dan şikayetçi oldu. Doktor muayenesinde tecavüz bulgusuna rastalanan küçük kız ifadesinde, "İ. ağabey 'Gel yüzmeye gidelim, ben yüzeyim sen de beni izle' diyerek yanına çağırıp dere kenarına götürdü" diye konuştu. Jandarma tarafından gözaltına alınan İ.A., sorgusunun ardından Adliyeye sevk edildi. Suçlamaları kabul etmeyen İ.A., tutuklanarak cezaevine gönderildi.


haberler.com'dan

29 Temmuz 2013

Tecavüz etmek istediği kadın direnince öldürdü

29 Temmuz 2013 

İzmir'in Menderes ilçesinde 27 yaşındaki F.G., tecavüz etmek istediği 44 yaşındaki Nurgül Erbaş kendisine direnince av tüfeğiyle başından vurarak öldürdü. Cinayet Büro ekipleri tarafından yakalanan F.G.’nin, daha önce de tecavüze yeltendiği için ailesiyle birlikte mahallelerini terk ederek İstanbul’a taşındığı öğrenildi.

İzmir'in Menderes ilçesinde 27 yaşındaki F.G., tecavüz etmek istediği 44 yaşındaki Nurgül Erbaş kendisine direnince av tüfeğiyle başından vurarak öldürdü. Cinayet Büro ekipleri tarafından yakalanan F.G.’nin, daha önce de tecavüze yeltendiği için ailesiyle birlikte mahallelerini terk ederek İstanbul’a taşındığı öğrenildi.

Olay, dün akşam saatlerinde Barbaros Mahallesi Gümüldür yolu üzerindeki boş arsada meydana geldi. İddiaya göre sebze toplamak için tarlasına giden Erbaş’ın yolunu kesen F.G., silah zoruyla tecavüz etmek istedi. Zanlı, kendisine direnen ve oruçlu olduğu öğrenilen Erbaş’ı, yanında bulunan av tüfeğiyle başından vurdu. Kanlar içinde yığılan Erbaş'ın üzerindeki elbiseleri çıkaran F.G., yine tecavüz etmek istedi ancak yol üzerindeki vatandaşları görüp korkarak uzaklaştı. Olay yerine gelen İzmir Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri, olayla ilgili geniş çaplı araştırma başlattı. İncelemeler sonucunda katil zanlısının kullandığı av tüfeği, olay yerinden 100 metre ileride bulundu. Araştırmalar sonucu, Nurgül Erbaş’ı öldüren kişinin F.G. olduğu tespit edildi. Cinayet Büro Amirliği ekipleri, bir ihbar üzerine de zanlıyı saklandığı evde yakaladı. Erbaş’ı öldürdüğünü kabul eden F.G.’nin, tecavüz konusunda konuşmadığı belirtildi. Daha önce de bir kadına tevacüz etmek istediği ve bu olayın ardından üç yıl önce ailesiyle birlikte mahallelerini bırakıp İstanbul’a taşındıkları öğrenildi. İki suçtan sabıkası bulunan F.G.’nin, üç gün önce Menderes’e geldiği belirtildi.

Vahşi cinayete kurban giden Erbaş’ın, hasta annesine baktığı ve hiç evlenmediği öğrenildi. Olayı duyan komşuları, Erbaş’ın herkesin yardımına koştuğunu, oruç tutup namaz kıldığını, çok sevilen ve saygı duyulan biri olduğunu söyledi. Kız kardeşinin cenazesini İzmir Adli Tıp Kurumu’ndan alan Şaban Erbaş ise bunu yapanın en ağır cezayı almasını istedi.


medya74'ten

Yemeğe fazla et suyu koyduğu gerekçesiyle eşine dayak attı

26 Temmuz 2013

Kayseri’nin İncesu ilçesinde bir kişi, yemeğe fazla et suyu koyduğu gerekçesiyle eşine dayak attı.

İncesu ilçesi Garipçe Mahallesi'nde şüpheli Y.B., yemeğe fazla et suyu koyduğu gerekçesiyle eşi F.B.’ye dayak atarak, eliyle omzuna ve boynuna vurmak suretiyle yaraladı. Hayati tehlikesi bulunmayan mağdurun, İncesu Devlet Hastanesi'nde yapılan tedavisinin ardından taburcu edildiği öğrenildi. Olayla ilgili 6284 sayılı kanun gereğince Cumhuriyet savcılığının tahkikata başladığı bildirildi.

focushaber'den

Boşandığı eşini bıçakladı

29 Temmuz 2013
Genç kadının hayati tehlikesi sürerken, Tarık Aydın polis merkezine giderek teslim oldu.
Eskişehir'de 32 yaşındaki Tarık Aydın, boşandığı eşi 2 çocuğunun annesi olan 28 yaşındaki Deniz Yücel'i cep telefonununa cevap vermediği gerekçesiyle çalıştığı işyerine giderek bıçakla yaraladı. Yücel hastaneye kaldırılırken, Aydın ise polis merkezine giderek teslim oldu.

Olay, saat 17.00 sıralarında Kurtuluş Mahallesi Ülke Sokak'ta bebek eşyası satan bir mağazada meydana geldi.
Tarık Aydın, 1 yıl önce boşandığı Deniz Yücel'i konuşmak için aradı. Telefonun açılmamasına sinirlenen Tarık Aydın, Deniz Yücel'in çalıştığı işyerine gitti.
Aydın, burada çıkan tartışmada eski eşi Deniz Yücel'in karından, kollarından ve bacaklarından bıçakla yaralayıp kaçtı.
Deniz Yücel, ambulansla kaldırıldığı Eskişehir Devlet Hastanesi'nde ameliyata alındı. Yücel'in hayati tehlikesinin olduğu belirtildi.

Olay yerinden kaçan Tarık Aydın kısa süre sonra bıçakla birlikte Tepebaşı Polis Merkezi'ne giderek teslim oldu.
Gözaltına alınan Tarık Aydın, Deniz Yücel ile boşandıktan sonra da zaman zaman görüştüklerini söyleyerek, konuşmak için cep telefonundan aradığını ancak telefonunun açılmaması üzerine işyerine gittiğini ve burada çıkan tartışma sonrasında eski eşini bıçakla yaraladığını itiraf etti.

Çaldığı para az diye tecavüz etti

İstanbul Sultanbeyli'de hırsızlık için girdiği evde tecavüze kalkışan suç makinesi yakalandı.

27 Temmuz 2013



Sultanbeyli 'de hırsızlık için girdiği evde tek başına olan genç kadına tecavüze kalkışan suç makinesi, polis ekipleri tarafından ormanda uyuşturucu kullanırken yakalandı. Polis ekipleri tarafından yakalanan hırsızın çeşitli suçlardan 15 sabıka kaydının bulunduğu öğrenildi. Necip Fazıl Mahallesi'de bir binanın birinci katında bulunan eve saat 09.30 sıralarında hırsızlık amacıyla giren Hüseyin Akarsu (18) evde masanın üzerinde bulunan 10 lirayı aldı. Parayı az bulan Hüseyin Akarsu daha sonra evde yaptığı aramada değerli eşya bulamayınca mutfaktan bıçak alıp yatak odasında uyuyan Y.T.'yi (28) uyandırıp bıçak tehdidiyle cep telefonu ve parmağındaki yüzüğü aldı. Daha sonra genç kadına tecavüz etmeye kalkışan Hüseyin Akarsu kadının çığlık atması üzerine kaçarak izini kaybettirdi. Komşuların haber vermesi üzerine olay yerine polis ekipleri geldi. KOLUNDAKİ DÖVME YAKALATTI Genç kadının ifadesini alan Sultanbeyli Önleyici Hizmetler Büro amirliğine bağlı ekipler hırsızın kolunda isminin yazılı olduğu bir dövme olduğunu öğrendi. Polis ekipleri daha sonra yaptıkları araştırmanın ardından genç kadına sabıkalı hırsızların fotoğrafların gösterdi. Genç kadının Hüseyin Akarsu'yu teşhis etmesinin ardından çalışma yapan polis ekipleri suç makinesini Sultanbeyli'de ormanlık alanda esrar içerken yakaladılar. İFTAR PARASI Genç kadının polise verdiği ifadede eşini işe uğurladıktan sonra uyuduğu sırada hırsızlık olayının gerçekleştiği, hırsızın eşinin iftarlık almak üzere masaya bıraktığı 10 lirayı aldıktan sonra kendisini bıçakla tehdit ederek parmağındaki yüzük ve cep telefonunu da alıp tecavüze kalkıştığı öğrenildi. Polis ekipleri tarafından yakalanarak Sultanbeyli İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliğine götürülen Hüseyin Akarsu'nun yapılan incelemesinde hırsızlık, uyuşturu kullanmak, adam yaralamak, gasp ve polise mukavemet suçlarından 15 sabıka kaydının bulunduğu öğrenildi. Hüseyin Akarsu işlemlerinin tamamlanmasının ardından İstanbul Emniyet Müdürlüğü Gayrettepe Asayiş Şube Müdürlüğüne gönderilecek. Hüseyin Akarsu'nun genç kadından aldığı yüzüğü 105 liraya satarak uyuşturucu aldığı öğrenildi.


rotahaber'den

İngiliz turistten masajda tecavüz iddiası

Güncelleme : 28 Temmuz 2013 10:31
İngiliz turistten masajda tecavüz iddiası
İngiliz kadın turist D.H. (43), kaldığı otelin masörü Z.B.’nin (27) kendisine tecavüz ettiğini ileri sürüp polise şikayetçi oldu. Gözaltına alınan Z.B., İngiliz turist D.H.'nın sağlık kontrolünde tecavüze uğradığına dair bir bulguya rastlanmaması üzerine sevk edildiği adliyede tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
İngiliz D.H., kendisi gibi kadın arkadaşıyla, geçen 20 Temmuz’da Marmaris’e tatile gelerek beş yıldızlı bir otele yerleşti. D.H., kadın arkadaşıyla gündüzleri günübirlik turlara ve sportif aktivitelere katılırken, akşamları ise otelin SPA’sında masaj yaptırdı. Dün akşam saat 21.00 sıralarında her zamanki gibi yine otelin SPA bölümünde masaj yaptıran D.H., iddiaya göre, bir ara çırılçıplak otelin lobisine fırlayıp, masör Z.B.’nin kendisine tecavüz ettiğini iddia etti. Otel görevlilerin haber vermesi üzerine gelen polis, İngiliz kadının şikayeti üzerine Z.B.’yi gözaltına aldı.
MASÖRDE ŞİKAYETÇİ OLDU
Z.B., polisteki sorgusunda suçlamaları kabul etmeyip, “D.H., son dört gündür masaj yaptırmak için beni tercih ediyordu. Masaj esnasında kendisi ile birlikte olmamı istedi. Kabul etmedim. Bugün, lezbiyen olduğunu belirtip, pazartesi ülkesine döneceğini benden hoşlandığı için bir kez birlikte olma teklifinde bulundu. Israrcı olması üzerine, 10 saniye gibi bir süre cinsel birleşmemiz oldu. Ardından, kendisine gitmesini söyledim. Bunun üzerine bir anda salondan çıkıp, lobiye gitti. Burada kendisine tecavüz ettiğimi söylemiş. Beraber olmadığım için iftira atıyor. Ben de kendisinden şikayetçiyim" dedi.

Marmaris Devlet Hastanesi’nde, sağlık kontrolünden geçirilen İngiliz D.H.’nin 81 promil alkollü olduğu, vajinal bölgesinde zorlama ve sperm lekesine rastlanmadığı yönünde rapor verildi. Polisteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Z.B., tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Öte yandan Z.B.’nin yaşanan bu olay nedeniyle çalıştığı oteldeki işinden kovulduğu öğrenildi.

25 Temmuz 2013

Deniz Kuvvetleri'nde cinsel taciz iddiası

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, bir uzman çavuşun çok sayıda askere, üst-ast ilişkisi içinde yaptığı cinsel taciz skandalıyla çalkalanıyor. Skandal, tacize uğrayan 10 askerin şikayetiyle ortaya çıktı, uzman çavuş tutuklandı.


24 Temmuz 2013 Çarşamba - 11:50


Son. TV'den Ömer Adıyaman'ın haberine göre skandal taciz, 28 Aralık 2012 tarihinde sözlü ve fiili tacize uğrayan erlerin şikayet etmesi üzerine ortaya çıktı.

İddiaya göre V. A., Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Bölge Komutanlığı’na bağlı gemideki görevi sırasında astları konumundaki erlere, emir / komuta zinciri çerçevesinde cinsel tacizde bulundu. Tacize uğrayan erler ise emir komuta zinciri içinde uğradıkları taciz olayını uzun süre şikayet konusu etmediler. İddianameye göre tacize uğrayan çok sayıda er, dayanılmayacak noktaya gelince üstlerine durumu anlattılar.


10 ER ŞİKAYET ETTİ

Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Bölge Komutanlığı’nda bağlı Vardabandra'da isimli gemide görevli kıdemli Uzman Çavuş V. A., emrinde bulunan erler A. K., Y. B., M. Ç., M. C. B., S. H., M. A., M. Y., T. K., Ö. E. ve S. K. tarafından şikayet edildi. Erler, askeri savcılığa verdikleri ifadelerde görev yeri olan gemiye katılmalarından birkaç ay sonra üst komutanları olan V. A.’nın hem sözlü hem de fiziksel cinsel tacizlerine uğradıklarını öne sürdüler.

İfadelerde, V. A.'nın erlerin göğüslerini sıktığı ve okşadığı, cinsel organını kalçalarına yasladığı ve ellediği, yanak ve boyun bölgesini öptüğü ve yaladığı iddia edildi. V. A.'nın elindeki erkek cinsel organı şeklindeki oyuncak ile kendilerine sürekli şaka yaparak taciz ettiğini öne süren erler, bu durumu uzun süre ast-üst ilişkisi nedeniyle şikayet konusu etmediklerini belirttiler.


DÖRT DAVADAN YARGILANACAK

Şikayetler üzerine Uzman Çavuş V. A. hakkında toplam 4 adet iddianame hazırlandı. V. A. hakkında, “Müteaddit zincirleme hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kullanılmak suretiyle cinsel saldırı” suçundan üç, astına hakaret etmek ve kötü davranmak suçundan da bir iddianame hazırlandı.


TUTUKLANDI

Olayların ortaya çıkmasıyla ifadesi alınan V. A. 24 Ocak 2013 tarihinde tutuklanarak 1. Ordu Komutanlığı Askeri Ceza ve Tutukevi'ne konuldu.

TRT'de ilginç yorum: Hamile kadınlar sokakta gezmemeli

TRT 1'in iftar programına konuk olarak katılan tasavvuf düşünürü Ömer Tuğrul İnançer, hamile kadınlar hakkında yaptığı yorum ile şaşırttı.
25 Temmuz 2013

TRT'de ilginç yorum: Hamile kadınlar sokakta gezmemeli

TRT 1 ekranlarında iftar saatlerinde yayınlanan ' Ramazan Sevinci' programı tasavvuf düşünürü ve avukat olan Ömer Tuğrul İnançer'i konuk etti. Programda Şeyh Vefa'nın menkıbelerinden bahseden İnançer, hamile kadınlar hakkında yaptığı sert yorum ile herkesi şaşırttı. 

"BUNUN ADI TERBİYESİZLİKTİR" 
Şeyh Vefa'nın hanımının haram lokma yemesiyle ilgili bir hikayesini anlatan İnançer, konunun hamileliğe gelmesi üzerine ilginç yorumlarda bulundu. Hamilelerin sosyal hayatını kısıtlaması gerektiğini söyleyen İnançer, hamilelerin televizyon programlarına katılmasını ise ‘terbiyesizlik' olarak yorumladı.

İşte İnançer’in sözlerinden bir bölüm:

"Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. Böyle karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. 7-8 aydan sonra anne adayı biraz hava almak için beyinin otomobiline biner, biraz dolaşır. Sonra akşam üstü çıkarlar. Şimdi ise maşallah, kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor. Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir."
DİYANET: DİNDE KADINA TECRİT YOK
Diyanet’tin Alo Fetva Hattından konuyla ilgili yapılan açıklama şöyle:
"Kadın hastaneye gidecek, alış veriş yapacak. Hamile kadının dışarı çıkmaması söz konusu değil. Zaten dinde de kadına tecrit diye bir şey yok. Hamile kadına da tecrit yok. Aksine anne olmak ödüldür. Ancak, her kadın dikkat etmeli ama hamile kadın giyimine kuşamına daha çok dikkat etmeli. Göbeğini sırtını gösterecek kıyafetler giymemeli. Açıklamayı kim yaparsa yapsın biz dini Kuran-ı Kerim’den ve Hz. Peygamberimizin (S.A.V) hayatından öğreniriz."

TRT : KONUĞUN KENDİSİNİ BAĞLAYAN SÖZLER
Konuyla ilgili Hürriyet ’e konuşan TRT yetkilileri ise bir açıklama yaparak "Canlı yayın sırasında takdir edilir ki, konuğun ne söyleyeceğini bilemeyiz. Bu kurumu bağlayan bir görüş değildir. TRT’de 15 farklı TV kanalı, 18 farklı radyo ve günlük 670 program yayınlanıyor. Bu tür kazalar olabilir. Olumlu ya da olumsuzluklar sahibini bağlar" dediler.

24 Temmuz 2013

Gördüğü rüya üzerine eşini dövdü

Rüyasında ‘çocuğunun kendisinden olmadığını' gören ve bunun üzerine tartıştığı eşini darp eden koca, 5 ay hapis cezasına çarptırıldı.
22 Temmuz 2013
Mahkeme cezayı para cezasına çevirdi.
Trabzon'da yaklaşık 7 ay önce meydana gelen olayda, alkol bağımlısı olduğu belirtilen A.T. (31), 1,5 yaşındaki oğlunun kendisinden olmadığı yönünde bir rüya gördü.
Gördüğü rüyanın etkisinde kalan A.T., sabah kalktığında çocuğun kendisinden olup olmadığıyla ilgili eşi S.T. ile tartıştı. Eşinin tüm yalvarmalarına rağmen ikna olmayan A.T., hanımını döverek hastanelik etti. Eşinin şikayeti üzerine A.T. hakkında Trabzon 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nde 'hakaret ve tehdit' suçlamasıyla 1 yıldan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.
Savunmasında alkol bağımlısı olduğunu söyleyen A.T., "Rüyamda sakallı biri bana ‘çocuğun senden değil' dedi. İçime kurt düştü. Eşime çocuğun benden olup olmadığını sordum. Tartıştık, alkolün etkisiyle bir iki tokat attım. Hakkımdaki iddiaları kabul etmiyorum." dedi.
Kocasının alkol bağımlısı olduğunu ve gördüğü bir rüya yüzünden kendisini döverek hastanelik ettiğini belirten S.T. ise ifadesinde, eşinin daha önceden de alkolün etkisiyle kendisine şiddet uyguladığını belirterek şikayetçi oldu.
Davanın karar duruşmasında da hakkındaki iddiaları kabul etmeyen H.T.'yi mahkeme başkanı, 'tehdit ve hakaret' suçundan 180 gün hapis cezasına çarptırdı. Sanığın duruşmadaki iyi halini göz önüne alan mahkeme, 150 güne indirdiği cezayı 3 bin lira para cezasına çevirdi. Mahkeme, sanığın para cezasını 12 eşit taksitle ödemesine hükmetti. CİHAN

Çocukların Cinsel İstismarına Karşı Çözüm Yolları

23 Temmuz 2013

Dünya Çocuk ve Gençlik Derneği Genel başkanı Ercan Akpınar, “İstismar yalnız aileleri değil, toplumu, sosyal kuruluşları, yasal sistemleri, eğitim sistemini ve iş alanlarını da etkileyen bir halk sorunudur” dedi.
Akpınar, çocuğun cinsel istismarına karşı çözüm yollarına ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, son yıllarda cinsel istismarlarda artış olduğunu söyledi. Çocuk istismarının, karmaşık nedenleri ve trajik sonuçları olan, tıbbi, hukuki, gelişimsel ve psiko-sosyal kapsamlı ciddi bir sorun olduğunu kaydeden Akpınar, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“İstismar yalnız aileleri değil, toplumu, sosyal kuruluşları, yasal sistemleri, eğitim sistemini ve iş alanlarını da etkileyen bir halk sorunudur. Çocuğa cinsel taciz anne, baba, üvey anne, baba, kardeş, akraba, öğretmen, komşu veya herhangi bir yabancı kişi tarafından yapılabilir. İstismarcı, çocuğa yabancı biri olabileceği gibi genellikle çocuğun bildiği çevrede yaşayan kişi ya da toplumda saygın ve sevilen birisi de olabilir. Dış görünüşünün ardında çekingen, kendine güveni ve saygısı olmayan birisi yatar. Erişkinlerle ilişki kurmakta zorlanır, başkalarının üstünde güç gösterilerine ihtiyaç duyduğu için kurbanlarını çocuklardan seçer ve çocuğu incittiğini, zarar verdiğini kabul etmez. Çocuklar hikaye uydurmak için gereken cinsel deneyime sahip değildirler, inanılmalı ve ciddiye alınmalıdır.
İstismara uğramış bir çocuğa yaklaşımda en önemli unsur çocuğun daha fazla zarar görmesini engellemektir. İstismar ile karşılaşmış olan çocuğun tekrar tekrar sorgulanıp muayene edilmesi istismarı yinelemiş olur. Bu nedenle istismara maruz kalan çocuklara rahatsız olmayacağı bir ortamda olanağı varsa ilgili uzmanlarca tek bir öykü alınması ve tek bir muayene gerçekleştirmesi en uygundur.
Çocuğa güvenmek, onu suçlamamak, damgalamamak, olumlu tutum sergilememek, yüz ve ses tonuyla yargılayıcı olmaktan kaçınmak önemlidir. Tanı oluştuğunda en kısa sürede adli rapor yazılmalıdır. Adli raporun yazılması hukuksal sürecin başlaması anlamına gelir ki bu da yargılamanın yolunu açar.
İstismarın gerçekleşmesi durumunda zararın hafifletilmesi durumunda yinelenmesini önleyici, tedavi edici ve rehabilite edici çalışmaların yapılması gerekir. İstismara uğrayanlarla birlikte istismar edenlerinde tedavi ve rehabilite edilmeleri gerekir. Çocukları şiddetten korumada doktor başta olmak üzere diğer sağlık çalışanları ve pek çok meslekten insanların çabası gereklidir.
Travma yaşamış çocuklar ve ailelerine rehberlik ve rehabilitasyon hizmetleri verebilmek için içerisinde istismar görmüş çocuğun tedavi ve rehabilite edecek çalışmaların yürütebileceği, yataklı ve ayakta rehabilitasyon hizmeti verecek, çocuk, aile ve topluma yönelik çalışmaların uygulamaya konacağı tam donanımlı ve gerektiğinde uzun süreli rehabilitasyon çalışmalarının yapılabileceği ve çocuk ihmal ve İstismarı Acil Müdahale ve Rehabilitasyon Merkezi olarak tanımlayabileceğimiz her ilde çocuk koruma merkezleri kurulmalı ve bu konuda zorunluluk getirilmelidir. Çocukların kendini koruma becerilerini artıracak yapılandırılmış eğitimler; anaokulu ve okullarda eğitimin içine zorunlu olarak yerleştirilmelidir. Ensest’e yönelik cezalar ağırlaştırılmalıdır. 18 yaşın altındaki herkes çocuk kabul edilerek tck 104’te geçen ‘şikayet üzere’ ifadesi kaldırılarak çocukla cinsel ilişkide bulunanın cezalandırılmasında şikayet şartı aranmamalıdır.
Çocuğu koruma amaçlı yasaların tanımlanmasında ve yaptırımında mevcut yasal düzenlemeler, caydırıcılık ve koruma ilkesi ön plana çıkarılarak yeniden oluşturulmalıdır. TCK103/3 de ceza miktarını ağırlaştırmada fail vasıfları sayılmış olmakla evlatlık, kardeş, Koruyucu Aile kanun maddesine eklenmelidir. Cinsel istismara uğrayan her çocuğun ruh sağlığı bozulduğu kabul edilerek yargı süresince adli tıp raporu alma zorunluluğu kaldırılmalıdır.”
İhlas Haber Ajansı

Toplumsal krizin ayak sesleri: Cinsel istismar!

Son zamanlarda gündeme gelen cinsel istimrar vakalarına dikkat çeken Uzmanlar, dağılmış aile yapısı ve fuhuş ortamının yakınlarında bulunan çocukların daha fazla risk altında bulunduğunu söylüyor.
GAZİANTEP - Son yıllarda çocuklara yönelik cinsel istismarların/tacizlerin arttığı gözleniyor. Askerlerden, siyasetçilere ve kamu görevlilerine kadar çeşitli kesimlerden kişilerin karıştığı cinsel istismar vakaları, son olarak Bingöl'de bazı askerler ile Siirt'te daha sonra istifa eden BDP'li bir siyasetçinin çocuk yaştaki kızlara istismarda bulunmasıyla tekrar gündeme geldi.

Çeşitli resmi ve özel kuruluşların istatistiklerine bakıldığında son yıllarda fuhuşla birlikte aile içi cinsel sapmaların yanı sıra çocuklara karşı yapılan cinsel sapıklıklarda da ciddi artış göze çarpıyor.

Alkol ve dağılmış aile yapısı istismar riskini artırıyor Cinsel istismarların, dini, ahlaki ve toplumsal nedenleri olduğunu belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Emine Ak, "Bu nedenlerin en başında ailenin ekonomik yetersizliği gelmektedir. Bunun yanında ebeveynin kısıtlı bir çevreye sahip olması, ya da çevreleriyle uyumsuzluk yaşaması, ebeveynin kişilik yapısı, erken yaşta ebeveyn olma, alkol alışkanlığı, tek ebeveynlik, ölüm, boşanma, hapis gibi nedenlerle parçalanmış aile yapısına sahip olma çocuk istismarını artıran nedenler arasındadır. İstismarcıların birçoğu da çocukluklarında, ya cinsel istismara uğramışlardır ya da ev içerisinde şiddet olgusu vardır. Cinsel istismarcı birey genelde düşük eğitim ve sosyoekonomik düzeye sahiptir" sözleriyle ekonomik yetersizlik, Alkol ve parçalanmış aile yapısının cinsel istismarlarda önemli etkiye sahip olduğuna dikkat çekti.

Cinsel istismarın belirtileri ve çocuk üzerindeki etkilerinin çocuğun istismarcı ile olan ilişkisine, istismarın şekline göre değiştiğini belirten Psikyatrist Ak, "Ailenin olaya tepkisi de konu üzerinde etkileyici rol oynar. Özellikle ensest yaşantısı, aile birliğini ve tüm aile bireylerini tehdit eden bir kriz yaratabilmekte, krize müdahalenin iyi olmadığı durumlarda çocuğun suçlanması, dışlanması, şiddete maruz kalması riskleri ön plana çıkmaktadır" dedi.

Ak, çocukluk çağında istismara uğramış kişilerde erişkinlik döneminde depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, intihar, alkol ve madde bağımlılığı gibi durumların ortaya çıktığını belirtti.

Çocuğa yönelik cinsel istismarı gerçekleştiren kişilerden bazılarında "pedofili" ruhsal hastalığı bulunduğunu belirten Gazi Üniversitesi Çocuk Koruma Merkezi Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Figen Şahin ise, dürtü ve kontrol bozukluğunun riski arttırdığını belirterek; "Babanın işsiz olması, evde hasta ya da pasif bir annenin olması, kız çocuğun evin anne rolünü üstlenmesi, evde fuhuş ortamının olması gibi bazı etmenler de ensest riskini artırır" dedi.

Çocuğa değer vermemek tehlikeyi büyütüyor İstismarın toplumsal psikolojik etkisine de değinen Prof. Dr. Şahin, "Psikolojik sorunları yaşayan bireylerden oluşan bir toplumun sağlıklı olması da çok zordur. Toplumsal değer yargılarının çarpıklaşması, çocuğa değer vermeyen bir toplum düzeninin oluşması tehlikenin boyutunu büyütür" ifadelerini kullandı. (Şefik Mert - İLKHA)

Çocuğa cinsel istismara 36.5 yıl hapis

Adana'da para ve kuş vermek vaadiyle kandırdığı 8 yaşındaki erkek çocuğa cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla tutuklanan 35 yaşındaki E.T. hakkında 36 yıl 6 ay hapis cezası istemiyle dava açıldı.

23 Temmuz 2013

Gözaltına alındığı sırada mahalleli tarafından linç edilmek istenirken polislerce kurtarılan tutuklu E.T., "Arkadaşım cinsel istek artırıcı ilaç vermişti, onu kullanmıştım." diye kendisini savundu.
Şehitduran Mahallesi'nde oturan C.B., 18 Haziran'da "Benim kuşum var, gel bizim eve gidelim sana para da vereceğim." sözleriyle kendisini kandırarak evine götüren E.T.'nin cinsel istismarına maruz kaldı. Daha sonra C.B.'nin olanları ailesine anlatmasının ardından anne ve baba, mahalleli ile birlikte çocuğuna cinsel istismarda bulunan E.T.'nin evini bastı. Mahalleli kapıyı kırıp içeri girdi. E.T.'yi linç etmek isterlerken bu sırada gelen polisler öfkeli mahalleliyi güçlükle engelleyip zanlıyı kurtardı. Zırhlı araçla mahalleden çıkartılan E.T. daha sonra çelik yelek giydirilerek adliyeye sevk edildi.
36.5 YIL HAPSİ İSTENDİ
E.T. hakkındaki soruşturmanın tamamlanmasının ardından Adana 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'çocuğun cinsel istismarı, cebir şiddet kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' suçundan dava açıldı. 36 yıl 6 ay hapis ile cezalandırılması istenen E.T.'nin tutuklandığı nöbetçi mahkemede verdiği ifadesinde, "Arkadaşım cinsel istek artırıcı ilaç vermişti. O sırada onu kullanmıştım. İlaç yüzünden kendimden geçmişim. Çok pişmanım." dediği belirtildi. E.T.'nin yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak. CİHAN

Erkek çocuğuna cinsel tacize 3 yıl hapis

Kocaeli’de erkek çocuğa cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla tutuksuz yargılanan şahıs 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Derince Çınarlı ...


23 Temmuz 2013

Kocaeli’de erkek çocuğa cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla tutuksuz yargılanan şahıs 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Derince Çınarlı Mahallesi’nde 21 Haziran 2006 tarihinde meydana gelen olayda Kemal G. isimli şahıs, yaşı küçük olan erkek çocuğa cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla gözaltına alınmış, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden davada Kemal G. hakkında 3 yıl hapis cezası verildi. Kararın onanmasının ardından aranmaya başlanan şahıs, Asayiş Şube Müdürlüğü Aranan Şahıslar Büro Amirliği ekipleri tarafından Çınarlı Mahallesi’nde yakalanarak gözaltına alındı. İşlemleri tamamlanan Kemal G., tutuklanarak cezaevine gönderildi.
(İHA)

23 Temmuz 2013

Sevgilisinin 14 Yaşındaki Kızına Tecavüzden Tutuklandı

Zonguldak'ta, birlikte yaşadığı sevgilisinin kızına tecavüz ettiği iddia edilen şahıs tutuklandı.

22 Temmuz 2013

Haber: Sevgilisinin 14 Yaşındaki Kızına Tecavüzden Tutuklandı

4 yıl önce eşi kadın, kızı ile İstanbul'a taşınıp, bir kişi yaşamaya başladı. Kızı, geçen hafta Zonguldak'taki babasını ziyarete geldi. Geçen cuma günü kızını almak için Zonguldak'a gelen kadın, iddiaya göre eski eşi ile tartıştı. Birbirlerinden şikayetçi olan iki taraf, ifadeleri alınmak üzere karakola götürüldü.

Anne ve babasının kavgası konusunda ifade veren kız, bu sırada polislere, annesinin birlikte yaşadığı adamın, kendisine anal yoldan 4 kez tecavüz ettiğini ileri sürdü. Kız, Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü'nce koruma altına alınırken, adam,Ereğli'de, kadın ile buluştuğu sırada polis tarafından gözaltına alındı. Adamın otomobilinde 2 pompalı tüfek bulundu.

Polisteki ifadesinde suçlamayı kabul etmeyen adam, çıkarıldığı nöbetçi mahkemece tutuklandı.

Tecavüz etti, 'kader' dedi

KAYSERİ'de 15 yaşındaki T.A.'ya tecavüz emekten yargılanan 18 yaşındaki A.M. 12 yıl hapis cezasına çaptırıldı. Karar öncesi son sözü sorulan sanık "Kader, yapacak birşey yok" dedi.
22 Temmuz 2013
Tecavüz etti, 'kader' dedi
Geçen Ocak ayında meydana gelen olayda A.M., gezdirmek için otomobiline aldığı T.A.'yı iddiaya göre Melikgazi ilçesi Mimsin semtinde boş bir araziye götürerek tecavüz etti. Daha önce yapılan duruşmada A.M., genç kızın yaş tespitinin yanlış yapılması nedeniyle, yalnızca 'kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma' suçundan 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. T.A.'nın yaşı ile ilgili olarak şüphe doğması üzerine Yargıtay 10'uncu Ceza Dairesi tarafından bozulan ilk karar sonucunda A.M. tekrar mahkemeye çıkarıldı.
Kayseri 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada son sözlerini söyleyen A.M., "Kader, yapacak bir şey yok" diye ifade verdi.
Mahkeme heyeti A.M.'yi önce 19 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırdı. Ceza, sanığın yaşının küçük olması nedeniyle 12 yıla indirildi.

Hastadan doktora tecavüz suçlaması

Güncelleme : 22 Temmuz 2013 15:43
Hastadan doktora tecavüz suçlaması
Tekirdağ’ın Marmara Ereğlisi ilçesinde bir bayan hasta, muayene için gittiği doktorun kendisini bayıltıp tecavüz ettiği iddiasıyla şikayetçi oldu.
İddialara göre ev hanımı A.U. (36) Marmara Ereğlisi İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne giderek muayene için gittiği Doktor T.A.’nın kendisini bayıltıp tecavüz ettiğini iddia etti.
Polisteki ifadesinde karnındaki gaz sıkışması şikayeti ile Doktor T.A.’nın özel muayenesine gittiğini belirten A.U., “Karnımda şişlik vardı. T.A.’nın muayenesine gittim. Burada bana serum verip beni bayılttı. Daha sonra bana tecavüz etti. Hayal meyal tecavüzü hatırlıyorum. Ama tecavüze karşı koyamadım. Ayıldıktan sonra polise gelerek şikayetçi oldum” dedi.
Polisteki ifadesinde suçlamaları kabul etmeyen T.A., “Bana iftira atılıyor. Kesinlikle böyle bir durum olmadı. Benim bir suçum yok. Anlatılanlar tamamen iftiradan ibaret” dedi. İfadesinin ardından Marmara Ereğlisi Adliyesi’ne sevk edilen T.A., tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Tekirdağ Adli Tıp Kurumu’nda muayeneden geçen A.U.’nun cinsel organından numune alınarak İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi.
Olayın ardından emniyete başvuran bir başka kadın da aynı doktordan şikayetçi oldu. İsmi açıklanmayan kadın, Doktor T.A.’nın kendisini bayıltarak tecavüz ettiğini ileri sürdü.
İhlas Haber Ajansı

22 Temmuz 2013

Siirt'te görev Yapan Psikiyatr Tecavüz Vakalarını Anlattı

HABERLER - SİİRT

21 Temmuz 2013
Bir dönem Siirt Devlet Hastanesi'nde görev yapan psikiyatr Murat Yalçın'ın geçtiğimiz günlerde Hürriyet gazetesiyle yapmış olduğu ama orada yayımlanmayan röportajı kendisinden aldığımız müsadeyle SiirttenÖte okurlarıyla paylaşıyoruz.

murat yalçın, tecavüz, pskiyatr, taciz, çozuk tacizi

Sayın Murat Yalçın Siirt’te ilköğretim öğrencisi kız öğrencilere tecavüz eden müdür yardımcısı Fahrettin Kuzu’nun Yargıtay’da onanan cezasında indirim yapıldığı ortaya çıktı. Kuzu, “iyi hal” ve “iki öğrencinin psikolojilerinin etkilenmediği” gerekçesiyle daha az cezaya çarptırıldı. Türkiye’yi sarsan bu olayla birlikte son birkaç haftada Midyat ve Siirt’teki tecavüz vakalarından hareketle;


Siirt te görev yaptığınız sırada mağdur üç kız çocuğu ile görüşme nedeniniz neydi?


Siirt Devlet Hastenesinde çalıştığım 2010-2011 yıllarında ilde çocuk psikiyatristi yoktu şuan varmı bilmiyorum. Adli tıp görevlisinin olmadığı anlarda adli muayene için getirilen kişiler hastanede erişkin psikiyatrı olan bizler tarafından görülüyordu. O dönemde 2 psikiyatr idik. Getirilen 5 kişiden 3 ünü ben diğer ikisini diğer psikiyatr arkadaşım tarafından görülmüştü.


Çocuklarda neler gözlemlediniz? Üç çocukta hangi ortak ve farklı sonuçlar vardı?

Adli Görüşmeler maalesef özel koşullarda olmayıp poliklinik hizmeti sırasında veriyorduk. Rutin poliklinik yoğunluğunun içinde olay öncesi hakkında hiç bir bilgimiz yokken görüşme aldık. Buda yeterli zaman ve uygun zaman konusunda zora soktu bizi.
İki kardeşten büyük olanda anlamdırmaya çalışma suçluluk duygusu korku ve şaşkınlık duyguları hakim idi. Küçük olan kardeş daha sessiz konuşmaya isteksiz ve de olup bitenleri anlamlandırmama durumundaydı. Genel anlamda akut stres bozukluğu belirtileri gözlemlediğimi büyük kardeşin depresif duygudurumunda olduğunu hatırlıyorum. Uzun bir dönem görüşmenin etkisinden çıkamamıştım. Sanırım unutmaya çalışmış belleğim net hatırlayamıyorum.


Tecavüz özellikle çocuklarda ne tür travmalara neden oluyor?


Cinsel istismar, psiko-sosyal gelişimini tamamlamamış ve yaşı küçük olan bir çocuğun erişkin tarafından cinsel doyum için kullanılması durumudur ki, süreğen etkilere yol açabilen ağır bir psikolojik travmadır


Psikolojik travmaların temel özelliği yaşamın sürekliliği ve düzeni olduğuna inancın kaybına yol açmasıdır. Yaşama güvenle bağlanmamız ancak süreklilik ve düzene olan inançla mümkündür.


Doğumla başlayan ve ölüme kadar olan yaşamsal serüvende öykümüzü yazarız. Öykü travmatik bir olayla ciddi bir tehdide uğradığında yaşamın akışı durur. Hikaye burada donar, bölünür, yolu değişir veya yol bulamaz. Artık, hiçbir şey eskisi gibi değildir.


Öyküsünün çok başında olan bir çocuk için yaşanılan travmanın o öyküye şekil verme gücü daha çok olabilmektedir.

Travmaya maruz kalınma yaşı,şekli, süresi ,failin yakınlığı, ailesel-sosyal destek ve kendi başedebilirliği gibi birçok faktör travmanın yaratacağı etkilerin seyirini belirlemektedir.

Çocuğun psikolojik dünyasında ilk zamanlarda; itaat etmek, kendini suçlu hissetmek, cezalandırılma korkusu,olup biteni anlamdırmama,oyun sanma, ilgi veya sevilme diye algılama gibi geniş ve karmaşık duygu ve tutum ile seyreder.
Daha uzun sürede ise güvenle bağlanmada sorunlar,ilişkilerde sınır koyamama,cinsel işlev bozuklukları, emosyonel etkiler, depresif duygudurum, anksiyete, davranışsal etkiler ve kişilik gelişimine etkileri oluşabilmektedir.


Çocuk çağında yaşanılan travma unutulabilinir,bir dönem sonra tekrar açığa çıkabilir veya bellekte travmatik anıların süreğen taciziyle de seyredebilir.


Kuzu’nun ceza indirimi, dün tutuklanan ancak geçtiğimiz hafta tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan belediye başkan yardımcısı, Midyat’ta ilmihal öğrencisine tecavüz eden yurt müdür yardımcısı davasının ilk ikisinde çocuk için bir kez sosyolog getirilmesi, pedagog ve psikolog çağrılmaması v.b. örneklerde görülen hâkim ve savcıların yasaları zanlıların lehine takdir yetkilerini kullanmalarının nedenleri sizce nedir?


Travmatik sürece olay açığa çıktıktan sonrada çocuklar aile- toplum ve de adli kurumlarca da ikincil travmalara maruz bırakılıyor. Yaşama bağlanmakla ilgili temel güven duygusu zedelendilen kişiye birde sürekli yaşadıkları anlattırılmaya ve ispatlamaya çalıştırılır. Dolayısıyla tanık olanlar tarafından da cezalandırılır çocuk. Buda yetmez suçluymuş gibi kurumdan kuruma yetersiz destekle birçok travmatik olaylar dizgesine maruz bırakılır. Failinin yarattığı ruhsal hasara adli süreçlede oluşan ikincil ruhsal hasarlar eklenmektedir.


Sizinde bahsettiğiniz gibi pedagog-psikolog vb uzman kadro ile güvende olduğu ve ona yardım edileceğini hissettirilecek bir ortamın yaratılması oldukça önemlidir. Lakin çocuk yaşadıklarını anlamlandırmada zorluk çekerken otoriteyi temsil eden her bağın kullanacağı dil ve temas oldukça önemlidir. Cezalandırılma korkusu kötü bir şeye kendisinin yol açtığı vb düşünceler çocuğun yaşadıklarını saklamasına ve anlamlandırmada güçlük çekmesine ve de ruhsal sıkıntıların artmasına neden olur.


Otoriteyi temsil eden birçok kurum ve kişilerin, tanıklık ve müdahillik süreçlerinde travmanın ağır yüküyle yüzleşmeden kaçındıkları;susmak yok sayma gibi savunma düzeneklerini kullandığını gözlemleriz. Kaçış bazen öyle bir hal alır ki fütursuzca maruz kalan çocuğu suçlamaya kadar varabilmektedir. Otoriteyi temsil eden erk (ek ) lik bilinçli veya bilinç dışı olarak faille özdeşim kurarak olayı yok sayma susma ve faili kısmı olarakta koruma eğilimi sergileyebilmektedir. Lakin cezai indirim uygulamaları bunun sonucu olsa gerek.


Toplumsal cinsiyet şifrelerinde erk (ek) ilk baskın ve vazgeçilmez bir otoritedir. Sanırım bu nedenle erk (ek) lik travmatik süreci kendine tehdit olarakta algılalıyıp olayı istisnai olarak algılama ve kapatma eğilimi taşır.


Cezai uygulamada ruhsal bozukluk oluşma durumuna göre uygulanması hakkında ne dersiniz?

Ruhsal bozukluk aranarak ceza işlem uygulanması kişisel olarak katılmadığım bir durum lakin travmaya maruz kalanda ruhsal durum travmatik olayın kendisi kadar bireysel algılama düzeyi, başedebilme kapasitesi, destek sistemleri vb koşularda değişiklik gösterbilmektedir. Cezai uygulamanın bundan bağımsız caydırıcı özellikler taşımalı kanaatindeyim. Ruhsal muayenede o anki bulgular bozukluk oluşturma düzeyine bakılır. Ancak o an bozukluk yaratma düzeyinde olmayan bir çok etki uzun sürede kişinin yaşantısında ruhsal bütünlüğüne hasar verebildiğini bilmekteyiz. Örneğin borderline (sınırda) kişilik bozukluğu olan kişilerin büyük bir çoğunluğun öyküsünde cinsel travmatik olaya maruz kalma vardır. Maruz kalındığı zaman diliminde yapılacak muayenede bir ruhsal bozukluk ta saptanmama ihtimalide yüksektir.


Siirt’teki ikinci vakadaki zanlı, ilköğretim öğrencilerinin mağduriyetlerini protesto eylemlerine katılan, on çocuk babası ve saygın bir yönetici şahsiyet. Bu denli rahat ve pervasız oluşunun psikolojik ve sosyal nedenleri neler olabilir?


Üzücü olaylar dizgesi maalesef ciddi yaptırımlar ve önlemler olmadıkça yoğun şekilde devam edecektir. İstismar sorunu sadece bölgenin ve ülkemizin sorunu değil tüm dünyanın sorunu. Cinsel istismarcının belli bir tasarımı ve görülebilinir belirgin öncül işaretleri yok maalesef. Muayenesinde bulunmadığınız bir kişinin ruh durumuna dışardan yorum yapmak pek mümkün değildir. Bahsettiğiniz kişiyle ilgili şuan itibariyle yorum yapmak etik ve adli süreç itibariyle uygun olmaz.
Genel anlamda istismarcıların dış görünüşünün ardında çekingen, kendine güveni ve saygısı olmayan bir kişilik yatar. Erişkinlerle ilişki kurmakta zorlanır bu kişiler. Başkalarının üstünde güç gösterilerine ihtiyaç duyduğu için kurbanlarını çocuklardan seçerler.


İstismarcının gerek cezai işlem riski görmemesi- tasarlamaması ile caydırıcılığın yetersiz olduğu gerekse de erk ( ek ) liğin toplumsal boyutta verdiği destekle fütursuzca ilkel dürtülerini doyuma yönelebilmektedirler.

Sosyal dokuda çocuğun korunmasız bırakılması riskler barındırıyor. Toplumun benzer durumlarda kapanık (muhafazakar) davranarak olayın üstünü örtmesi, maruz kalanı suçlaması vb birçok düzenek istismara uygun zeminler hazırlamaktadır.

Bölgede yaşayan bir psikiyatr olarak çatışmalı süreç , göçler ve yoksulluğun çocuğa güvenli ortam sunan aile düzeneğine zarar vermekte olduğu kanısındayım. Güvenli ortamdan yoksun çocuğun cinsel istismara uğrama riski daha yüksektir.


Bu tür davaların seyri, basına yansıyıp kamuoyunda ses getirdiğinde ancak mekanizmalar mağdur çocuk lehine işlemeye başlıyor, neden?


Maalesef otorite (aile-toplumsal veya kurumsal) olayı yok saymak veya içerde tutup kapatma eğilimi göstermektedir. Açığa çıkması ve kamuoyu oluşması otorite üzerinde duygusal baskı yaratmaktadır. Oluşan baskı otoriteyi yok sayma-susmak gibi düzenekleri kulanamaz hale getirip olayla yüzleştirmektedir. Ancak bunlara olayın istisna sınırlarında tutulması ve de faili en az ceza ile kurtarma tutumu görebilmekteyiz.


Mağdur çocukların sonraki hayatlarına sağlıklı devam etmelerinin koşulları başta devlet ve aileleri tarafından ne ölçüde sağlanıyor?


İstismara maruz kalmış çocuğun yaşama tekrar güvenle bağlanması sağlıklı bir yaşam için şarttır. Ülkemizde devletin bu bağlamda oluşturduğu birçok kurum ve çalışma ağları oluşturulduğunu görüyoruz. Ancak ne ölçüde sağlıklı temasın ve sürekliliğin oluşturulabildiğini bilmemekteyiz. Az sayıda personelle sevgiyle temasın sınırlı kaldığı mekanik koruma odaklı koşullar ruhsal açıdan pekte işlevsel olmaz.
Aileler açısından da yeterli psiko-sosyal desteğin sağlanamadığını kanısındayım.
Deneyimli uzmanlarla desteklenen mümkün oldukça aile düzeneği korunan veya kurumlarda aile temsilini oluşturulacak özdeşim (anne-baba) figürleri oluşturularak destek sunulmalıdır. Sevgiyle yeniden yaşama bağlanma yaraları onarır.


Karşılaştığınız tecavüz vakalarında en çok neleri görüp etkileniyorsunuz?


Tecavüzü çok ağır travmatik bir olaydır. Tanımlanırken de olaylar dizgesi sunulurken de basitleştirildiği kanısındayım. Lakin tecavüz izinsiz bir organa girmek değildir...bir yaşama girip benliği darmadağın etmektir. Tecavüz kasten bir ruhu öldürmektir. Yani bir öykünün cinayetidir kanımca....


Mesleki yaşantım süresince cinsel istismara maruz kalmış birçok danışanımın öykülerine tanıklık ettim. Tanıklığımda kişilerin yaşantısında cinsel istismarın etkilerinin nede çok ruhlarına sinmiş olduğunu görmek beni her defasında tekrardan hüzne boğmuştur. Etkilenmek insani bir durum ve de kaçınılmazdır. Mesleki korunma gerekliliği bu duygudan sıyrılmak gerekiyor. Bazen bu çok zor olsa da...


Medyanın cinsel istismarla ilgili tutumuna ne dersiniz?


Medyanın cinsel istismar olaylarına ilgili tavrını olayları ortaya çıkarma benzerlerinin olmasını önleme açısından çok değerli bulmaktayım. Ancak kimi medya kurumlarında cinsel istismar haberlerinin kendisinin istismar alanı oluşturduğu kanısındayım. Hemen her gün benzer haber dizgeleri pornografik sunumla toplumsal bilinç dışına mesajlar veriliyor. Bu durum psikopatolojisi olan kişilere örnek teşkil etme tehlikesi ve yaygınlaştırma riski de barındırmaktadır. Haberlerin bu kapsamda mutlak gözden geçirilerek istismar edilmeden kamu yararına işlevseliğini sürdürmesini önemli buluyorum.



Koçun Skandal Oyunu Ortaya Çıktı!

'Şöhret avcısı' ünlü futbol koçu Gökhan K., Etilerspor Kulübü'ndeki öğrencilerine cinsel istismarda bulunmak suçlamasıyla tutuklandı.

21 Temmuz 2013

Haber: Koçun Skandal Oyunu Ortaya Çıktı!

Genç yeteneklerden yıldız yaratma konusundaki ünüyle futbol camiasında tanınan, Etilerspor Kulübü genel kaptanı Gökhan K., öğrencilerine cinsel istirmarda bulunduğu suçlamasıyla tutuklandı Olay futbolcu ailelerinin emniyete yaptıkları başvuru ile ortaya çıktı. Aileler Emniyet'e başvurarak kulübün genel kaptanı Gökhan K.'nin çocuklarına cinsel istismarda bulunduğunu öğrendiklerini ve şikayetçi olduklarını belirtti. Gökhan K. hakkında dört veli şikayetçi oldu. Mağdur gençlerden çoğunun 18 yaş altında olduğu ortaya çıktı. İfadeleri alınan gençlerden E.D. Gökhan K.'nin kendisine istismarda bulunduğunu kaydetti.
T.K. ve K.K. isimli gençler antrenörlerinin kendilerine cinsel istismarda bulunduğunu, B.B. isimli genç de Gökhan K.'nın kendisini kulübe getirdiği bir kızla ilişkiye girmeye zorlayıp görüntü çektiğini anlattı. Gökhan K.'ye yardımcı olmakla suçlanan üniversite öğrencisi Ç.Ç. isimli kız ise, Emniyet'te verdiği ifadede, kulüp binasında tehditle tecavüze uğradığını, asıl mağdurun kendisi olduğunu ileri sürdü. Ç.Ç., Etilerspor'dan Berk Aleks takma isimli futbolcuyla sosyal medya üzerinden tanıştığını, çıplak görüntülerini gönderdiğini, bir süre sonra da kulüp genel kaptanı Gökhan K.'nin kendisini aradığını anlattı.

Genç kız, görüntülerin internete düşeceği tehididi üzerine gittiği kulüpte kendisine tecavüz eden Gökhan K.'nin erkek futbolcularla da ilişkiye girdiğini öne sürdü. Ç.Ç., görüntülerle tehdit edildiği için yaşananlara katlanmak zorunda kaldığını ifade etti. Emniyet'teki işlemleri ardından İstanbul Adliyesi'ne sevk edilen Gökhan K. tutuklanarak Metris Cezaevi'ne konuldu. Ç.Ç. ise serbest bırakıldı. Gökhan K. ifadesinde kimse ile zorla ilişkiye girmediğini belirtip, Ç.Ç. ile cinsel birliktelik yaşadığını kabul ederken, futbolcularına tecavüz ettiği iddialarını ise reddetti. Futbolcularının kendisinden sürekli kız istediğini ve bu konuda sıkıştırdıklarını öne süren Gökhan K., "Yaptığımın yanlış olduğunu biliyorum ama futbolcu çocuklara uydum" dedi. Savcılık halen korkunç olay ile ilgili soruşturmayı sürdürüyor.