22 Nisan 2011

Bu Bir "Akıl Tutulması Olmalı

21.04.2011, Gazeteport


Kadına yönelik şiddet her gün yeni bir boyut kazanıp, ülkenin farklı kentlerinden namus, töre, cinnet kurbanı kadın haberlerine bir yenisi eklenirken bilim insanlarının konuya yönelik açıklamaları olayın aslında göründüğünden daha vahim olduğunu da gözler önüne seriyor. 



Hatice Nazlı AYDOĞAN/İSTANBUL- Dün "Şiddette kadın masum değildir" diyerek kadınların mağdur gücüne kavuşmak amacıyla erkeği tahrik ederek hatta kışkırtarak şiddete ortam hazırladığını savunup şimşekleri üzerine çeken Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Psikiyatrist Prof. Dr. Oğuz Berksun'un sözleri henüz hafızaları zorlarken bugün gazete sayfalarına eşleri tarafından biri çocuğu olmadığı için öldürülen kadın diğeri ise sosyal paylaşım sitesindeki paylaşımları nedeniyle kocası tarafından öldürülen ve paylaşımları mahkemece haksız tahrik kabul edilen iki kadının haberi yeraldı.
Bırakın psikolojik baskı, taciz, tecavüz, dayak ve bir adım daha ötesi işkenceye maruz kalmayı kadın ölümlerinin bile kanıksandığı, normal sayıldığı, erkeğin kadını öldürmesinde mutlaka bir sebebi arandığı  ya da  "kadın suç işlemiştir erkekte gereken cezayı vermiştir" mantığının hakim olduğu Türkiye'de  tepkisizliğin nedenini anlamak hiç de  zor olmuyor.

Açıklamanın ardından görüşlerini aldığımız uzmanlarda oldukça şaşkın. Hiç bir bilimsel temele, araştırma ve tespite dayanmayan bir görüşün özellikle bir bilim insanı tarafından yapılmış olması onları da bir hayli şaşırtmış ki açıklamayı tam bir "Akıl tutulması" olarak tanımladılar.
KADIN "ŞEYTAN" OLARAK TASAVVUR EDİLİYORCinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Sekreteri, Cinsel İşlev Bozuklukları Uzmanı, Prof. Dr.Şahin Doğan,  açıklamayı, kadını son  derece akıllı ve erkeği tuzağa düşüren kötü bir varlık, adeta bir şeytan olarak tasavvur ettiği erkeği ise şiddet eylemini gerçekleştiren taraf olmasına rağmen zavallı , tuzağa düşürülmüş saf bir varlık olarak gösteren bir düşüncenin ürünü olduğunu söyledi.

Doğan, " Eğer  kadına yönelik şiddetin, “mağdur olmak suretiyle dilediğini yaptırmak isteyen kadının bir tuzağı”  olduğunu söylenmek isteniyorsa, bunun gerçeklerle uzaktan yakından bir alakası yoktur.  Kadın önce erkeğin üzerine gider, onu kışkırtır ve şiddet davranışını ortaya çıkarır. Şiddete maruz kaldıktan sonra  da dilediğini yaptırma şansına kavuşur gibi bir iddia  söz konusuymuş gibi görünmektedir. Bu durumdaki  kadın son derece akıllı ve erkeği tuzağa  düşüren kötü bir varlık, adeta “şeytan” olarak tasavvur edilmektedir. Erkek ise zavallı tuzağa düşürülmüş saf bir varlık gibi değerlendirilmektedir. Ancak durum böyle ise  bu kadar akıllı ve erkeği tuzağa düşürme yeteneği olan kadının, niçin istediklerini  dayak yemeksizin yaptıracak bir yol seçmediği sorusu yanıtsız kalmaktadır" dedi.

BU İDDİALAR TACİZDEN DAHA TİRAJİKTİR
Bu tür iddiaların tacizden daha trajik olduğunu ve cinsel saldırıya, tacize ve tecavüze uğrayan kadınlara karşı sürekli yapıldığını belirterek şöyle konuştu:"Bu tür iddiaların ardında başına gelen kötü şeylerden hep kadını sorumlu tutma alışkanlığı vardır. Tecavüze mi uğruyor, kendisi yapıyordur, dayak mı yiyor kendisi kışkırtıyordur. Maalesef bu iddia taciz karşısındaki iddalardan daha da  trajik. Çünkü taciz ve tecavüz karşısında kadınları sorumlu tutanlar daha çok tahrik edilme durumunu ileri sürmekte iken bu iddiada erkeği sinsice tuzağına düşüren ve kendisine dayak attıran bir kadın tasavvuru vardır."

Doğan, konu ile ilgili şunları söyledi: "Şiddetin özellikle kadına yönelik şiddetin tüm dünyada ve ülkemizde her geçen gün daha da artmasındaki nedenlerden birisi "arkaik" yargıların büyük katkısı var. Psikiyatri disiplini bu türden erkek egemen anlayışı yetmişli yıllardan itiaben terketti. Ama maalesef bu düşüncenin izelerini sadece sokaktaki insandan değil bilimcilerin düşüncelerinden de silinmesi için daha uzun zaman ve emeğe gerek var.
Bu tür düşüncelerin arkasında yatan erkek merkezli, cinsiyetçi dünya anlayışının temel sakatlığı şiddeti bir cezalandırma biçimi olarak kabul ettiğini farkında bile olmamasından ve bu anlayışın  ortada bir suç varsa cezasının olması gerektiğini kabul eder.Bu sakat düşünce, ilk olarak kadın erkekten ancak masum olursa şiddet görmez, ikincisi  masum değilse şiddete kapı açıyor demektir ve üçüncüsü ise bir kadın şiddet görmek istemiyorsa masum olmalı, en azından masumiyetini erkeğe kanıtlamalı şeklinde tezahür eder.Bu akıl yürütmenin kilit mesele masumiyete karar verenin kadın değil erkek olmasıdır. Yani erkek eğer kadınının eylemini masum bulursa sorun olmamakta ama masum bulmazsa şiddet uygulamayı hak olarak görmektedir"
"BU AKIL YÜRÜTMELERİ CİNSEL İSTİSMARCILAR VE TECAVÜZCÜLER YAPAR"
"Benzer bir akıl yürütmeyi cinsel istismarcılar ve tecavüzcüler yapmaktadır. O saatte sokakta yalnız gezmeseydi, o kadar açık saçık giyinmeseydi, benim kahve içme teklifimi kabul etmeseydi gibi daha kolay sabitlenebilecek gerekçeleri saldırganlar hep kullanırlar. Bu tip insanlara genelde kadına şiddeti uygulanmaması için erkeğin düzenine uymalı ve erkeğin rolünü çalmamalıdır. Bu ilkel bakış açısı kadına yönelik şiddetin diğer şiddet tipleri gibi iktidar kurmak, egemenlik altına almak için uygulandığının en iyi kanıtlarıdır. Cinsel şiddet dahil her türlü şiddet bir egemenlik aracıdır ve zor kullanarak boğun eğmeyi amaçlamaktadır."

"ERKEĞİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRÜLÜYOR"Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Elif Uysal Erkol bir psikiyatristin böyle bir açıklama yapması için aklını yitirmiş olması gerektiğini ifade ederek, kadının haklarını tam olarak bilmemesi nedeniyle şiddete uğradığını  ve toplumun geniş kesimlerinde hala  fiziksel, ruhsal tacizin ve tecavüzün sanki erkeğin hakkıymış gibi algılanma devam ettiğinin bu açıklamalarla kanıtlandığını vurguladı.
"Açıklamayı yapan bilim insanı resmen  suç işliyor ve etik olarak ağır bir ihlal içinde" diyerek sözlerini sürdüren Erkol, " Kuşkusuz bu açıklamalar erkeğin  ekmeğine yağ sürüyor. Kadına şiddetin sebebi yine kadındır anlayışını tetikliyor. Bu söylemler bırakın bilimsel olmayı akıl ve mantık ve insanlık dışı.Ne böyle bir kocalık  ne de böyle bir insanlık hali kabul edilebilir değil" şeklinde konuştu.
"TAHRİK UNSURU KALDIRILMALIDIR"Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli ise bu görüşe katılmanın mümkün olmadığını, cinsela arzu ve isteğin her zaman erkek cinsi tarafından dayatıldığına vurgu yaparak taciz ve tecavüz istatistiklerinin bunu açıkça ortaya koyduğunu söyledi.
Verimli son derece ucuz bulduğu bu yorumun bir bilim insanı tarafından hiçbir bilimsel temele dayandırılmadan yapılmış olmasını  anlamakta zorlandığını dile getirerek kadına yönelik suçlarda tahrik unsuru ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:" Tahrikte olsa ne olursa olsun öldürmediğiniz gibi şiddette uygulamazsınız.Medeni Kanunu'nda da tahrik unsuru varsa son derece yanlış bir şekilde konmuştur. Derhal değiştirilmelidir . Bu erkek egemen bir toplumun kanunudur. Kadına yönelik şiddette erkek aktiftir. Siz erkeğe tecavüz eden,mağdur eden, taciz eden , şiddet uygulayan kaç tane kadın gösterebilirsiniz. Cinsel arzu ve isteklerde de hep erkek aktiftir.Ve mağdur kadındır. Sorun ne olursa olsun, siz adam öldürmeyeceğiniz gibi şiddette uygulayamazsınız. Konu bu kadar basittir"  dedi.




Hiç yorum yok: