9 Temmuz 2013

Gözaltındaki tacizleri Türk medyası görmedi

Medya bazı meslektaşlarının erkeğin kadına şiddetini ‘nakavt’ olarak yorumlamasına sessiz kalırken, Gezi olayları sırasında ve gözaltında cinsel tacize uğrayan kadınları da yok saydı

Gözaltındaki tacizleri Türk medyası görmedi
BELMA AKÇURA - okur@milliyet.com.tr
bakcura@milliyet.com.tr
08 Temmuz 2013 - 02:30

Dünyada birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de her yıl yüzlerce kadın, erkekler tarafından öldürülüyor, taciz ediliyor, tecavüze uğruyor. Kadınlara yönelik şiddeti devletin meşrulaştırması toplumun da bunu kabullenmesi öncelikle o ülkenin kendi tarihinde şiddet kavramının nasıl yer aldığına ve bu şiddetle nasıl bir ilişki kurduğuna işaret etmektedir.
Türkiye tarihi özellikle darbeler hukukuyla varlık gösteren siyasi iktidarların emniyet binalarını nasıl işkence merkezi haline getirdiği, insanlık onurunu yok sayan dayak, tecavüz gibi feci uygulamalara nasıl göz yumduğunun örnekleriyle doludur.
Bugün Türkiye’de sadece siyasi iktidar değil, Türk medyası da dün olduğu gibi bugün de şiddetle, özellikle de şiddete uğrayan kadınlarla ilgili kötü sınav veriyor: Öyle ki; basın, bazı meslektaşlarının erkeğin kadına şiddetini ‘nakavt’ olarak yorumlamasına sessiz kalırken, Gezi olayları sırasında ve gözaltında cinsel tacize uğrayan kadınları da yok sayıyor. İnsan Hakları Hukuku’na göre; işkence veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı, onur kırıcı muamele, her koşulda ve özellikle de gözaltında, sorgulama sırasında suçun doğası ne olursa olsun mutlak olarak yasaktır. Ancak Uluslararası insan hakları örgütlerinin hazırladığı raporlar, işkence ve kötü muamelenin sadece askeri diktatörlüklerde ve otoriter rejimlerde değil, demokratik olma iddiasındaki ülkelerde de uygulandığını ortaya koymaktadır.
Dolayısıyla Mısır ve Türkiye’deki olayların en büyük mağduru yine kadınlar oldu. Mısır’da Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi karşıtı protestolar sırasında 169 kadına cinsel taciz suçu işlenirken, Türkiye’de Gezi olayları sırasında ve sonrası gözaltına alınan çok sayıda kadın bizzat polisin sözlü ve fiziki tacizine uğradı. Öyle ki 2013 Haziran ayında “Gezi Parkı protestoları” sırasında işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı için 170 kişi Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezlerine başvurmuş görünüyor. Kadın örgütlerine göre; Türk medyası Gezi eylemleri sırasında Tomaların önünde duran kadınları simgeleştirmesine karşın olaylar sırasında polisin şiddetini yönelttiği kadınların uğradığı fiziksel ve sözel tacizleri özellikle de gözaltına alınan kadınların soyunarak aranmasını görmezden gelmekte. Kadınlara taciz olaylarına basının yeterince yer vermemesi ya da hiç vermemesi sadece kadın örgütlerinin değil, okurlarımızın da dikkatinden kaçmadı.

‘Kadın sokağa çıkmasın’
İstanbul ve İzmir’de gözaltına alınan kadınların emniyette soyularak tümüyle hukuksuz ve keyfi bir “ince” aramaya tabi tutulduğunu, Ankara’da kadınlara şiddetin dışında cinsel tacizde bulunulduğunu, gözaltına alınan kadınların hemen hepsinin, sözlü tecavüz tehdidiyle korkutulmaya çalışıldığını, kadınlara yönelik şiddetin sistematik hale getirildiğini hatırlatan bazı okurlarımız söz konusu olayların Milliyet gazetesinde yer almadığını belirtiyor.
İstanbul Feminist Kollektif’ten Güneş Engin Milliyet Okur Temsilcisi’ne yaptığı açıklamada şöyle diyor: “Yıllarca Kürt kadınları ve örgütlü kadınlar polisin hedefinde oldu. Bu kadınlar sözlü ve fiziksel tacize uğradı, elle arandı. İnsanlık onurları hiçe sayıldı. Bugün ise sokakta ayrım yapılmaksızın bütün kadınlar bu ‘şiddete’ maruz kalmakta.
Kadınlar Tomalar ve Akreplerle dolaştırılıyorlar, taciz ediliyor, polis sokak ağzıyla ağız dolusu küfrediyor. Bütün bunlar aslında kadınları sokaktan uzaklaştırmanın bir yolu olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla bu gerçeği dün görmeyen basın, bugün de görmüyor. Basını bu olaylara karşı duyarlı olmaya davet ediyoruz.”
Ombudsman’ın Görüşü:
Milliyet de dahil olmak üzere ana akım medyanın Gezi olayları sonrası kadınların gözaltında yaşadıkları cinsel taciz haberlerine yeterince yer vermemiş olduğu bir gerçektir. Ancak bu durum çoğu kez kadınların taciz olayını kamuoyu ve basınla paylaşmak konusundaki çekincelerinden de kaynaklanmaktadır.
Milliyet’in yayın politikası sadece kadınlara değil, bu ülkede ağır hak ihlalleri yaşayan herkesin mağduriyetine karşı duyarlılığı da gerekli kılmaktadır. Sorumlu gazetecilik, bu tür haberleri ‘geçiştirerek’ vermeyi değil, bu tacizlerin takipçisi olmayı gerektirir.

Hiç yorum yok: