26 Ekim 2011

Halden anlayan


Cumhuriyet 26.10.2011



Eşini 27 yerinden bıçaklayarak öldüren koca iyi hal ve tahrik indirimi aldı
Ankara’da bir kadın cinayeti daha
ADANA (Cumhuriyet) - Mukaddes Topal (24) nikâhsız yaşadığı Musa Tunç (30) tarafından 27 yerinden bıçaklanarak öldürüldü. Tunç, ömür boyu hapis cezası istemiyle tutuklu yargılanırken, tahrik ve iyi hal indiriminden yararlandırılarak 13 yıl 11 ay hapis cezasına çarptırıldı.
İki çocuk babası, işsiz kamyon şoförü Musa Tunç ile Mukaddes Topal 7 yıldır nikâhsız olarak birlikte yaşıyorlardı. 23 Ağustos 2010da, Tunç öğle yemeği için evine geldi. Yemek yedikleri sırada, çiftin 5 yaşındaki kızı Müjde ayran dolu bardağı döktü. Bunun üzerine çiftin arasında kavga çıktı.
İddiaya göre Topal, ayran dökmesine sinirlendiği kızına ve de kayınpederine küfür etti. Buna sinirlenen Tunç da önce eşinin boğazını sıktı, ardından da mutfaktan aldığı ekmek bıçağıyla bıçakladı. Topal, 27 bıçak darbesiyle olay yerinde yaşamını yitirirken, çığlıklar üzerine yardıma koşan komşuları Hatun Alataş (60) da yaralandı.
2. Ağır Ceza Mahkemesinde karar duruşmasına çıkan sanık Tunç, savunmasında Bana yemek hazırlamıyordu. Çamaşırlarımı yıkamıyordu. Benimle birlikte yatmıyordu. Olay günü de kızıma ‘o... çocuğu’ dedi. Babama da ‘köpek’ dedi diye kendini savundu.
Mahkeme heyeti, kasten öldürme suçundan müebbet hapis cezası verdiği sanık Tunçun bu cezasını, suçu eşinin hakaretleri sonucu işlediğine kanaat getirip 16 yıla, ardından duruşmalardaki tavır ve davranışlarından dolayı da 13 yıl 4 aya indirdi. Komşusunu yaralamaktan dolayı da 7 ay 15 gün hapis cezası verdi.

25 Ekim 2011

Kadına Yönelik Şiddet Önlenebilir mi?


Cumhuriyet 25.10.2011

İlk amacımız toplumda kadının “insan olarak hak ve özgürlüklerini” kabul etmemiz olmalı. İkincisi, şiddet göstermenin erkekliğini ispat yolu ya da maçoluk işareti değil, aksine gelişmemişlik ve ciddi bir davranış bozukluğu olduğu düşüncesini toplumun zihnine kazımalı.
Prof. Dr. Aysel EKŞİ Psikiyatr
Kadına yönelik şiddet örnekleri hemen her gün basında yer alıyor. Bu yeni bir olgu değil, ama ülkemizde giderek arttığına dair pek çok bulgu var. Şiddetin aslında hayvanın ve insanın doğasında var olduğunu, ancak insanda bastırılmış ve yüceltilmiş bir davranış biçimi olduğunu biliyoruz. Şiddet, bu ilkel duyguyu bastıramayan insanın başka birinin fiziksel, cinsel, psikolojik bakımdan zarar görmesine, acı çekmesine, yaralanmasına, ölümüne yol açacak davranışlarda bulunması demek. Aynı şekilde tehdit etmesi, baskı uygulaması, o bireyin özgürlüğünü keyfi olarak engellemesi de bu başlık altında düşünülür.
Şiddet hayatın her yerinde ve dünyanın pek çok ülkesinde görülüyor. Kanada başta olmak üzere Batı ülkeleri bu alanda uzun süre epey çaba harcadılar, çocuğa ve kadına yönelik şiddetin denetim altına alınmasını tamamen değilse de büyük ölçüde başardılar.
Kadına yönelik şiddetin her ülkede farklı nedenleri var. Bizde toplumun kadına bakışı, kadınla ilgili değer yargılarımız çok çelişkili ve problemli. Toplumun büyük kesimi Kızını dövmeyen dizini döver ya da Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etme sözleriyle yetişir. Erkeğimiz kendi yerini kadının üstünde tutmayı, kadını malı gibi görmeyi, yetiştiği ailede ve çevrede öğrenir. Bunun tek istisnası vardır, o da bu aslan erkeklere hayat veren analardır. Analar dışında diğer kadınlar, hatta çocuklarının anası bile kendi tapulu malıdır. Onu sever de, döver de, öldürür de. Buna kimse karışamaz.
Şimdi gazetelerde okuyoruz, kadın bakanlığının hazırlıklarına göre şiddet uygulayanlar psikiyatr ve psikologların tedavisine gönderilecekmişİyi olur; tamam da toplumun kadına genel bakışı değiştirilmedikçe psikiyatrlar ve psikologlar ne kadar başarılı olabilir?
Olayın temeli bence kadına insan “ olarak saygılı olmak, onun erkeğin gerisinde bir mal olmadığını toplumun kabul etmesinde yatıyor. Söze gelince kızların eğitim görmesini isteyen ama pratikte, çok sayıda çocuk doğurmasını ve dışarda çalışma yerine eve kapanmasını cesaretlendiren tutumları kadın erkek eşitliği” olarak değerlendirebilir miyiz? Çok sayıda çocuk doğuracak ve onları büyütecek kadın hangi müstesna yeteneklerle donatılmış olmalı ki erkekler kadar iyi eğitim yapabilsin, iş yaşamında karar alma mekanizmalarında onlar kadar söz sahibi olabilsin ve gereğinde haklarını yeterince savunabilsin?.. Başını bağlayan kadını namuslu, tesettüre girmeyeni namussuz ve hafif olarak değerlendiren tutumların kadına saygıyla ilişkisi var mıdır? Şiddet uygulanan ya da öldürülen kadınların çoğunlukla mutsuz giden evliliğini bitirmek isteyen kadınlar olduğunu görüyoruz... “Benim olmayan malı kimseye yâr etmem” zihniyeti ve bunun şiddete dönüşmesi büyük ilkelliktir ülkemizde.
Özetle, bence ilk amacımız toplumda kadının insan olarak hak ve özgürlüklerini” kabul etmemiz olmalıİkincisi, şiddet göstermenin erkekliğini ispat yolu ya da maçoluk işareti değil, aksine gelişmemişlik ve ciddi bir davranış bozukluğu olduğu düşüncesini toplumun zihnine kazımalı. Ciddi davranış bozukluğu diğer insanların temel hak ve özgürlüklerini hiçe sayan, toplumun temel kural ve kanunlarını bozan davranışlar demek. Kadın döven, ona şiddet uygulayan insanlar genellikle duygusal bakımdan gelişmemiştir, sabırsız, sıkıntıya ve engele katlanamayan, öfkesine hâkim olamayan, çoğunlukla dürtü kontrolü gelişmemiş kişilerdir. Saldırganın bu özelliklerini herkes bilmeli...
Kadına yönelik şiddetin pek çok nedeni var. Ailelere ait bireysel nedenleri hariç tutarsak, şiddetin kitle iletişim araçlarında sunumu da son derece önemli... Batılı ülkelerde televizyonda devamlı şiddet izleme ile saldırganlık gelişimi arasındaki ilişki uzun süre araştırıldı. Devamlı şekilde şiddet içeren program izleyen kişilerde saldırgan davranışların belirgin şekilde yüksek olduğu görüldü. İnsanların sosyal ve ekonomik düzeyleri, zihinsel yetenekleri ve yetişmesindeki pek çok faktör arasında en önemli etken, devamlı saldırgan programlar izleme olarak işaretlendi.
Özetle, son otuz yılı aşkın bir sürede yapılan güvenilir bilimsel araştırmalar önemle şu sonucu vurguladı: Medyanın, devamlı şiddet sahneleri bombardımanının insanlarda saldırgan davranışları arttırdığı artık hiçbir şüpheye meydan bırakmayacak şekilde kabul edilmiştir
Şu halde önemli soru şu: Şiddet içeren TV programları karşısında ne yapılabilir?
Görsel medya yapımcılarının şiddet sunmaktan asla vazgeçmedikleri Batı ülkelerinde de açıkça görüldü. Hiç olmazsa yapımcılara bazı öneriler yapılabilir. Örneğin şiddet içeriğinin azaltılması ve şiddet karşıtı içeriğe daha çok yer verilmesi istenebilir. Mutlaka konu içerisine saldırganın pişmanlık, eleştiri ve cezalandırılmasının dahil edilmesi gereği vurgulanabilir. Yapılan çalışmalarda saldırgan model eksik cezalandırılırsa, şiddetin uygulanması haklı gösterilirse, saldırgan üzüntü ve pişmanlık gibi duygulardan yoksunsa, şiddet abartılı bir biçimde çok sık ekranlarda görülürse bunların zamanla saldırganlığı ve şiddeti arttırıcı etkisi olabildiği anlaşılmıştır. Bu nedenle film ve program yapımcıları ve özellikle halk bu konularda uyarılmalı ve halkın tepki göstermesi desteklenmelidir...
Kaynaklar:
Ekşi A. Beş Kıtada Gençler. Yakında yayımlanacak kitap.
Huesmann LR ve arkadaşları (2003). Longitudinal relations between childrens exposure to TV violence and their agressive and violent behaviour. in adulthood: Developmental Psychology39, 2, 201-221.
Johnson JG ve arkadaşları (2002). Television viewing and aggressive behavior during adolescence and adulthood. Science, 295 (5564 / 29 March), 2468-2471

3 Ekim 2011

Dev Şiddete Takipsizlik


Murat KAZANCI / İSTANBUL
2 Ekim 2011
Dev şiddete takipsizlik

Mirsad Türkcan hakkında başlatılan aile içi şiddet soruşturması takipsizlikle sonuçlandı. Dina Türkcan, moda tasarım işinde çalışmak istediğini söylediği için basketbolcu eşinin kendisine şiddet uyguladığını söylemişti.

Türk basketbolunun önemli isimlerinden Fenerbahçe Ülker’de forma giyen Mirsad Türkcan (35) ile Sırbistan-Karadağ eski güzeli ve manken Dina Dzankovic’ın (24) 6 yıllık evlilikleri 7 Temmuz 2011’de Göcek’teki yazlık evlerindeki kavgayla sarsıldı. O gece Göcek Jandarma Komutanlığı’na başvuran Dina Türkcan, moda-tasarım işinde çalışmak istemesi üzerine tartıştıkları eşi Mirsad Türkcan’ın birkaç kez yüzüne tokat attığını ve saçlarını tutarak kafasına vurduğunu öne sürdü.

‘Bana kötü davranıyor’

Son yıllarda eşinin kendisine kötü davrandığını ileri süren Dina Türkcan, bu davranışlar nedeniyle psikolojisinin bozulduğunu ve şikâyetçi olduğunu belirtti. Dina Türkcan o gecenin ardından çocuklarıyla birlikte İstanbul’a döndü. Eşi hakkında İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu ve Beykoz Aile Mahkemesi’nde 1 milyon TL tazminat talepli boşanma davası açtı.

Savcılık ‘Delil yok’ dedi

Mahkeme, Mirsad Türkcan’ın eşine ayda 2000 TL, her bir çocuğuna da 1000 TL ödemesine hükmetti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ise Mirsad Türkcan hakkında basit yaralama suçundan başlattığı soruşturmayı önceki gün tamamladı. Savcılık Mirsad Türkcan’ın eşinin anlattıkları dışında delil bulamadığı için soruşturmayı takipsizlikle sonuçlandırdı.



Hürriyet